Pozitif İşletmeler

Dünyada yaşanan ekonomik, teknolojik ve toplumsal anlamdaki hızlı değişimler, insanların hayattan ve işlerinden beklentilerini büyük oranda etkilemiştir. Beklentileri farklılaşan modern insan, iş ve özel yaşamında pozitifliğe daha fazla gereksinim duyar hale gelmiştir. Bu farklılaşan insan ihtiyaçları, hayatın farklı alanlarında ve özellikle iş yaşamında büyük değişimlerin yaşanmasına neden olmaktadır. Günümüz iş dünyasında bu değişen ihtiyaçları karşılamak adına yeni işletme tipleri de ortaya çıkmaktadır. ‘Pozitif İşletmeler’ olarak kavramlaştırılabilecek bu yeni ekonomik birimler, pek çok açıdan postmodern bir dünyanın işletmeleri gibidir. Çalışanlarına daha fazla özgürlük veren, onları geliştiren ve onları işletmenin en büyük sermayesi olarak gören bu kurumlar, günümüzün rekabet ortamında bir adım daha öne çıkmaktadır. Özellikle Google, Apple, Microsoft gibi teknoloji şirketlerinin başı çektiği pozitif işletmeler, klasik işletmelerin tersine çalışanlarını bir maliyet unsuru olarak değil, kendilerini zirveye çıkarabilecek en büyük kaynakları olarak görmektedir. Bu ‘akıllı’ işletmeler sahip oldukları niteliklerle, çalışanlarının ve müşterilerinin değişen ihtiyaçlarına daha iyi ve daha hızlı şekilde yanıt verebilmektedirler.

Peki, sizin çalıştığınız ya da yönettiğiniz kurumlar pozitif bir işletme midir ya da ne düzeyde pozitif olarak görülebilirler? Bu sorunun yanıtı, onları farklılaştıran özelliklerde saklıdır. Bir işletmeyi pozitif yapan özelliklerinin başında, ‘psikolojik sermayesi’ yüksek çalışanlara sahip olması gelmektedir. Son yılların popüler kavramlarından birisi olan psikolojik sermaye, kişinin psikolojik güçlerinin sinerjik bir ifadesi olarak umutlu, iyimser, özgüvenli ve dayanıklı olmasını belirtmektedir. Araştırmalar göstermektedir ki, psikolojik sermayesi yüksek çalışanlar, işlerinde diğerlerine göre daha yüksek performans göstermekte, daha tatminkar ve daha mutlu olmaktadırlar. Ancak bu çalışanlara sahip olmak tek başına yeterli değildir. Bunun yanında, bu psikolojik sermayesi yüksek çalışanlara liderlik edebilecek ‘pozitif liderler’den oluşan ekiplere ve bu ekiplere pozitif çalışma koşulları sağlayan ‘destekleyici bir örgüt iklimi’ne sahip olmak da gerekmektedir. Çalışanların pozitif güçlerini ortaya çıkaran ve onların bu tür özelliklerini ilgili eğitimlerle sürekli geliştirmeye çalışan işletmelerin pozitiflik niteliği de gelişmektedir.

Klasik bir işletmeyi pozitif işletme haline getirmek, ancak tam manasıyla eskisini yıkıp yenisini inşa etmekle mümkün olabilir. Bununla birlikte, sıradan bir işletmeyi daha pozitif hale getirmek de, bazı adımların atılmasıyla her zaman mümkündür. Bunun için öncelikle zihinsel bir değişimin olması gerekmektedir. İç müşteri olarak da ifade edebileceğimiz çalışanlara daha hümanistik bir bakış açısıyla bakmaya başlamak ve onları işletmenin gerçek sahipleri olarak görebilmek öncelikli adımdır. Sonrasında bazı uygulamalarla mevcut çalışanların psikolojik sermaye düzeylerini geliştirmeye ve bu çalışanların işlerine uygunluğunu belirlemeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Diğer bir adım ise, örgüt yapısıyla ilgili düzenlemelere gitmektir. İşletmede organizasyon yapısının daha özerk hale getirilmesi, kurumsal bilgi paylaşımının güçlendirilmesi ve kişisel sorumlulun öne çıkarıldığı takım bazlı birimlerin oluşturulması gibi düzenlemeler gerçekleştirilebilir. Ancak bu tür bir değişimi sağlamak, mutlak suretle pozitif  liderlik özelliği gelişmiş yöneticilerin sürece dahil olmasıyla ve destek vermesiyle mümkün olabilecektir.

Sonuç olarak çağımızın postmodern kurumları olarak nitelendirilebilecek pozitif işletmeleri, sahip oldukları pozitif çalışanları ve ayırt edici özellikleriyle, günümüzün değişen ihtiyaçlarına daha iyi yanıt vererek, hayatta kalmak ve rekabetçi üstünlük kazanabilmek açısından iş dünyasında gittikçe ön plana çıkmaktadırlar.

Kaynak: Sabah Eko Kobi